Neoklasizm Antik Yunan ve Antik Roma dönemine ait tarzların yeniden canlandırılmasıyla ortaya çıkan bir mimari akımdır.
Neoklasik mimari bir önceki dönem olan Barok Sanatına ve aşırı süslemeciliğe duyulan tepkini sonucunda oluşmuştur.
Barok ve Rokoko tarzlarının yapaylığına bir tepki ve antik çağ sanatına karşı yeni bir hayranlık başlamıştır. Bunda, özellikle 1738-1756 yıllarında İtalya?da Herculaneum ve Pompei’de yapılan arkeolojik kazıların, kazı buluntularının ve antik sanat yapıtlarının tanıtıldığı kitapların büyük etkisi olmuştur. Bütün bu gelişmelerin sonunda ortaya çıkan estetik akım ve sanat üslubu neoklasizm diye tanınmış ve kısa sürede heykel, resim ve mimarlık sanatını etkisi altına almıştır.
En saf versiyonunda Antik Yunan ve Antik Roma döneminin mimarisinden ve İtalyan kökenli bir mimar olan Andrea Palladio’dan esinlenilerek oluşmuştur. Neoklasik mimari form olarak ışık gölge oyunu yerine, duvarları vurgular. Her duvar bölgesine de ayrı bir mimari kimlik vermeyi tercih eder. Neoklasik Dönemde mimari, Roman ve Yunan yapılarında görülen düzenli sistemleri benimsemiştir. Anıtsal yapı tarzı, simetri, belirli orantılı ölçüler ve özellikle cephe mimarisi bu dönem yapılarında tekrar önem kazanmıştır.
Neoklasizm akımına mensup sanatçılar için önemli olan çizgi ve form olup renkler ve ışık etkileri bütünüyle bir çizgi ve form bileşkesine bağlıdır. Antik form anlayışı her şeye hakimdir. Neoklasik anlayışı Fransız ihtilali ile çakışan bir ölçüde de Napolyon devrinin sanat anlayışı haline gelmiştir.
Neoklasizm, kültürel, sanatsal ve mimari anlamda, sığ olarak görülen Rokoko’ya karşı bir tepki olarak gelişmiştir. Mimari olarak, düzen ve sadelik dahil olmak üzere, Rönesans’ın yanı sıra klasik yapılara benzerlikleriyle karakterize edilmiş ve sanatsal olarak savaş da dahil olmak üzere çoğu kez politik temalar üzerine kurulmuştur.
Neoklasizmin mimari alandaki öncü sanatçısı Andrea Palladio’nun Vicenza’daki Rotonda Villası ve Bazilika adını taşıyan belediye yapısı en önemli eserleri arasındadır. Rotunda Villası, İyon tarzı altı sütunlu dört cephesiyle son derece sade olmasının yanı sıra Parthenon gibi etrafında dolaşılacak bir yapı olarak tasarlanmıştır. Çift katlı ve her katında sütunlar bulunan Palladio’nun, mimarinin gelişmesine katkıda bulunduğu kabul edilmektedir.
Çok sayıda dile çevrilen “Mimarlığın Dört Kitabı” adını taşıyan kitabın sahibi olan Palladio’nun diğer eserleri arasında Olimpiko Tiyatrosu, Villa Barbara, Rodentore ve S. Francesco de Ila Vigna kiliseleri bulunmaktadır. Paris’deki Madeleine kilisesi (Eglise De La Madeleine) ve Champs Elysées’deki Arc de triomphe da yine neoklasik akımın önemli örnekleri arasında yer almaktadır.