1977 yılında high-tech mimari üslubuyla inşa edilen Centre Pompidou, Renzo Piano ve Richard Rogers tarafından tasarlanmıştır. Yapı 100.000.000 dolara mal olmuştur. Dikdörtgen prizmaları halinde inşa edilen bina Kültür merkezi ve kütüphane olarak kullanılmaktadır.
Adını Fransa’nın ikinci dünya savaşından sonraki ikinci cumhurbaşkanı George Pompidou’dan alan yapı, inşaatı tamamlandığı günden bu zamana 150 milyonu aşan sayıda ziyaretçi çekmeyi başarmış çok ilginç bir yapıdır. Centre Georges Pompidou, gerçekten de, günde yirmi bini aşan ziyaretçi sayısıyla, Paris kültürel hayatında önemli bir yere sahip oluverdi. Öte yandan da, oldukça sağlam bir yapı olmasına rağmen, kısa süre içinde restorasyonu gerektirecek kadar yıprandı bu ziyaretçi bolluğu içerisinde.
Aynı zamanda Pompidou, Renzo Piano ve Richard Rogers’ın birincilik ödülünü alarak, mimarlık camiasında parladıkları yarışma oldu. Archigram ütopyaları esintili yapının tek yüzeyinin geçirgen olmasının yanı sıra, tüm servis elemanları dışarı taşınmışlardır. Başka bir deyişle, oldukça büyük ve esnek mekanlara sahip, kendini ve işleyiş sistemini dışarı açmış, hiç bir şeyi gizlemeyen bir yapıdır Pompidou. Binaya bakılınca, sanki inşaatı iskeleleri ile birlikte yarım kalmış gibi bir izlenim uyandırsada; aslında binanın dışını çepeçevre saran o renkli boruların hepsinin birer anlamı vardır: Kırmızı renk, insan dolaşımını (asansör ve yürüyen merdivenler); yeşil, sıvıyı (su sistemi); sarı, elektirik akımını (kablo tesisatı); mavi ise hava dolaşımını (havalandırma) simgeler.
90.000 metrekare üzerine inşa edilmiş merkez; 371.000 kitabın bulunduğu bir halk kütüphanesi, Ulusal Modern Sanat Müzesi ve Endüstriyel Tasarım Merkezi, sürekli sergiler bölümü, Akustik ve Müzik Araştırma ve Koordinasyon Enstitüsünden oluşmaktadır. Müze’nin duvarlarının artık daha alçak olduğundan bahsedilebilir. Pompidou, modern sanatın kendini müzenin karşısında koyan anlayışına bağlı kalınarak yapılmış, ancak modern izleklerin artık iyiden iyide zayıfladığı bir dönemin ilk ipucudur. Müze, kendini güncelliği ve katalog dışı ürünleri kapsayacak şekilde genişletmiştir. Ya da, çağdaş sanat, müzenin sınırlarına girecek kadar uysallaşmıştır. Her halükarda, müze mimarisi, piyasa, sanat ve geniş bir izleyici toplamı içerisinde konumlanan bir programın esnekliğine ve geçirgenliğine ev sahipliği yapmaktadır artık.
Centre Pompidou’nun önemi, mimarisi kadar içinde barındırdığı modern sanat eserlerinden de kaynaklanıyor. Öyle ki Louvre Müzesi ile başladığınız gezinize, Orsay Müzesi ile devam edip Centre Pompidou ile bitirirseniz sanat tarihinin önemli eserleri konusunda doğru bir kronolojide fikir sahibi oluyorsunuz. Dali, Kandinsky, Andy Warhol ve Picasso’nun da aralarında bulunduğu pek çok önemli sanatçının eserleri burada sergileniyor.