-
Hakan Kuzey
Peyzaj Mimarları grubuna katıldı
-
Emre Lodoslu
Peyzaj Mimarları grubuna katıldı
-
Mimarlık Robotu
Peyzaj Mimarları grubuna katıldı
-
kemal taşlıoğlu
Peyzaj Mimarları grubuna katıldı
-
Elif Memiş
Peyzaj Mimarları grubuna katıldı
- Daha Fazla Gönderi Yükle

Peyzaj Mimarları
- Herkese Açık Grup
- 4 ay 3 hafta önce
-
214
Gönderiler
-
56
Üyeler
REKLAM ALANI
Reklam Vermek?Son Haberler
- Türkiye’de Şehir Planlama
- Duvar Örüm Maliyeti Hesaplama
- 3D Baskı Otel, Ay ve Mars’tan Önce Dünya’da Yapılacak
- 9 Bin Yıllık Höyük, Açık Hava Müzesine Dönüyor
- GYODER Başkanı Yeniden Mehmet Kalyoncu Oldu
- TOKİ Ormanları Betona Boğacak
- Depremin Diyarbakır’da İnşası Süren Yapılara Etkisi İncelendi
- Bir Askeri Alan Daha Ranta Açılıyor
- TOKİ 30 İlde 235 İş Yerini Açık Artırmayla Satacak
- Afetlere Dayanıklı Yeni Yaşam Alanları için Yeşil İyileşme
- Afetlere Dayanıklı Yeni Yaşam Alanları için Yeşil İyileşme
- 11 İlde 67 Bin Konutun Yapım Süreci Başladı
nisan, 2023
17şub(şub 17)00:0009nis(nis 9)00:00OyunBu | ThisPlay
Açıklama
Arter’in 2022’de izleyiciyle buluşturacağı yeni sergilerinin ilki olan OyunBu | ThisPlay, 17 Şubat Perşembe günü Arter’de ziyarete açıldı. Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği OyunBu, Arter Koleksiyonu’ndan seçilen yapıtları çocukluk ve oyun kavramları etrafında bir araya getiriyor.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Arter’in 2022’de izleyiciyle buluşturacağı yeni sergilerinin ilki olan OyunBu | ThisPlay, 17 Şubat Perşembe günü Arter’de ziyarete açıldı. Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği OyunBu, Arter Koleksiyonu’ndan seçilen yapıtları çocukluk ve oyun kavramları etrafında bir araya getiriyor.
Jacob Dahlgren Ben, Dünya, Şeyler, Hayat, 2007 Dart hedef tahtaları ve oklar Değişken boyutlar Arter Koleksiyonu Fotoğraf: Orhan Cem Çetin
Sanatın oyun kurucu niteliklerini oyun bozucu yanlarıyla birlikte ele alan OyunBu | ThisPlay başlıklı koleksiyon sergisi, rekabet, gerilim, şans, taklit, ritüel, sihir, esrime ve haz gibi kavramların izini sürerken hem yetişkinler hem de çocuklar için aslında kazananı olmayan ya da herkesin kazandığı bir oyun alanı açıyor.
Oyun ve oyuna ilişkin kavramların sanatçıların imgeleminde başlayıp sanat yapıtıyla tamamlanan yolculuğuna sergi boyunca farklı düşünme, yorumlama ve üretim süreçleri eşlik ediyor. Sergide yer alan kimi yapıtlar doğrudan oyunun kendisini ve araçlarını sanat bağlamına taşırken, sıradışı form ve boyutlar, beklenmedik buluşmalar ve şaşırtıcı ilişkilenme biçimleriyle oyunun kuralını bozup yeni anlamlar, öneriler ve sorulara aracılık ediyor. OyunBu’da bir araya getirilen yapıtların bazıları ise, sanatın tasarı ve üretim süreçlerindeki yöntem, tavır ve yaklaşımlar ile gündelik hayatın akışına aldırış etmeden kendi özgün dilini ve düzenini kuran oyunun şansa, belirsizliğe ve kaosa yer veren doğası arasındaki benzerlikleri ortaya koyuyor.
OyunBu | ThisPlay Sergiden yerleştirme görüntüsü, 2022 Fotoğraflar: Orhan Cem Çetin
Arter’in birinci ve ikinci kat galerilerine yayılan sergi, içine yerleştiği mekânların mimarisini de oyuncul müdahalelerle yorumluyor. OyunBu, düş kurarken ciddiyetini hiç bozmayan çocuk ile oynamaktan asla vazgeçmeyen yetişkinin gerçekle hayal arasında salınan dünyalarına açılan kapıyı her iki tarafa doğru aralayıp buluşturmayı deniyor.
OyunBu | ThisPlay Sergiden yerleştirme görüntüsü, 2022 Fotoğraflar: Orhan Cem Çetin
Sergide Yer Alan Sanatçılar
Gökçen Dilek Acay, Nevin Aladağ, Volkan Aslan, Selim Birsel, Barbara Bloom, Rada Boukova, Luchezar Boyadjiev, Claus Böhmler, Handan Börüteçene, George Brecht, Fatma Bucak, Jacob Dahlgren, Cevdet Erek, Ayşe Erkmen, Ceal Floyer, Hreinn Friðfinnsson, İnci Furni, Leylâ Gediz, Şakir Gökçebağ, Asta Gröting, Carla Guagliardi, Kristján Guðmundsson, Deniz Gül, Nilbar Güreş, Karl Horst Hödicke, Jytte Høy, Peter Hutchinson, IRWIN (Miran Mohar), Pravdoliub Ivanov, Rolf Julius, Žilvinas Kempinas, Gunilla Klingberg, Žolt Kovač, George Maciunas, Jonathan Monk, Sirous Namazi, Navid Nuur, Füsun Onur, Erkan Özgen, Serkan Özkaya, Ebru Özseçen, Michal Pěchouček, Goran Petercol, Sophia Pompéry, Anni Rapinoja, Dieter Roth, Sai (Chen Sai Hua Kuan), Karin Sander, Erinç Seymen, Hassan Sharif, Stuart Sherman, Viktor Takáč, Cengiz Tekin, Andrea Tippel, Kata Tranker, Gabriela Vanga, Mariana Vassileva, Stefan Wewerka, Maaria Wirkkala
Galeri 1 ve Galeri 2 sergi rehbelerini linkleri tıklayarak inceleyebilirsiniz.
Gün-Saat
şubat 17 (Perşembe) 00:00 - Nisan 9 (Pazar) 00:00
25kas01nisMimar Şandor Hadi’ye Adanmış Sergi Macar Kültür Merkezi’nde
Açıklama
İstanbul Macar Kültür Merkezi “Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergiye 25 Kasım 2022 – 1 Nisan 2023 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
İstanbul Macar Kültür Merkezi “Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergiye 25 Kasım 2022 – 1 Nisan 2023 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
Şandor Hadi
20.yy’ın başında Türkiye’ye çalışmak için gelen Macar teknisyen Hadi János’un üç çocuğundan biri olarak 1931 yılında Kastamonu’da doğan Şandor (Sándor) Hadi küçüklüğünden itibaren el becerisi yüksek bir çocuktu. 1955 yılında İstanbul’da Saint Michel Lisesi’nden mezun olduktan sonra başladığı İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni 1961’de bitirdi. Öğrencilik yıllarında ve mezuniyetinden sonra dönemin önemli mimarlarından Turgut Cansever ile çeşitli projelerde ve Cansever’in projelendirdiği Beyazıt Meydanı uygulamasında çalıştı. 1961-1968 yılları arasında meydanın uygulamasını yapan İbrahim Yolal’ın firmasının diğer projelerinde de sorumlu mimar olarak çalışmaya devam etti. Şandor Hadi, bir yandan mimarlık üretimine devam ederken mimarlık eğitimi alanında da çalıştı. 1966-1984 yılları arasında önce Işık Mimarlık Yüksek Okulu’nda, daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu’nda 2 yıl asistanlık ve 13 yıl öğretim görevliliği olmak üzere mimarlık eğitimine 15 yıl boyunca katkı sağladı. 1963 yılında, kendi serbest mimarlık bürosunu kurdu, 1964’te eşi Sevinç Hadi ile birlikte çalışmaya başladı.
İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Fotoğraf: Cemal Emden
“Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergi, Şandor Hadi’nin şahsi ve mimari dünyasını iki farklı bölümde ele alan bir anlatı sunuyor. İlk bölüm, ilk gençlik günlerinden aile hayatına, el yapımı ürünlerden yaptığı resimlere kadar mimarlık öncesi dünyasını tarif ediyor. İkinci bölüm ise, Sevinç Hadi ile kurdukları mimarlık ofisinin çatısı altında, bir mimar olarak imza attığı projelerden bir seçkiyi, ürettiği mobilyaları, maketleri ve Şandor Hadi mimarlığı üzerine diğer mimarların görüşlerini bir araya getiriyor. Sergide ayrıca, yakın bir zamanda yıkımı gerçekleşen İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nin 3 boyutlu olarak yeniden canlandırmasına yer veriliyor.
Boğaziçi Üniversitesi Abdullah Kuran Kütüphanesi, Fotoğraf: Murat Germen
Serginin araştırma ve hazırlık aşamasına Sevinç ve Şandor Hadi’nin çocukları, mimar ve İstanbul Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi ile iç mimar ve müzisyen İmre Hadi katkı sağlıyor. Serginin açılışında ailenin diğer üyeleri Şandor Hadi’nin yeğeni piyanist Ayşe Tütüncü, oğlu İmre Hadi (vokal) ve arkadaşları Yağız Üresin (flüt) küçük bir müzik dinletisi sunuyor.
Milli Reasürans Kompleksi, Fotoğraf: Murat Germen
Milli Reasürans Eskizi, Çizim: Şandor Hadi
Macar asıllı Mimar Şandor Hadi’nin şahsi hayatını ve yaratıcı kişiliğini de merceğe alan “Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” sergisi, Sevinç Hadi ile kurdukları mimarlık ofisinin hayata geçirdiği projelerden bir seçkiyi sunuyor. Sergi, Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı, HEPA Türkiye, Bimsoft ve Graphisoft’un desteğiyle, Sevinç Hadi’nin “Baş Danışman ve Onur Konuk”luğunda ve Ufuk Demirgüç’ün küratörlüğünde gerçekleşiyor.
“Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergi, 25 Kasım 2022 – 1 Nisan 2023 tarihleri arasında İstanbul Macar Kültür Merkezi‘nde ziyaret edilebilir.
Gün-Saat
Kasım 25 (Cuma) 00:00 - Nisan 1 (Cumartesi) 00:00
25kas01nisMimar Şandor Hadi’ye Adanmış Sergi
Açıklama
Liszt Enstitüsü – İstanbul Macar Kültür Merkezi “Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergisine 25 Kasım 2022 – 1 Nisan 2023 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Liszt Enstitüsü – İstanbul Macar Kültür Merkezi “Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergisine 25 Kasım 2022 – 1 Nisan 2023 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
Liszt Enstitüsü – İstanbul Macar Kültür Merkezi “Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergisine 25 Kasım 2022 – 1 Nisan 2023 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Macar asıllı mimar Şandor Hadi’nin şahsi hayatını ve yaratıcı kişiliğini de merceğe alan sergi, Sevinç Hadi ile kurdukları mimarlık ofisinin hayata geçirdiği projelerden bir seçkiyi sunuyor. Sergi, Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı, HEPA Türkiye, Bimsoft ve Graphisoft’un desteğiyle, Sevinç Hadi’nin “Baş Danışman ve Onur Konuk”luğunda ve Ufuk Demirgüç’ün küratörlüğünde gerçekleşiyor.
Çırağan Sarayı Kapısı Eskizi / Çizim: Sandor Hadi
20.yy’ın başında Türkiye’ye çalışmak için gelen Macar teknisyen Hadi János’un üç çocuğundan biri olarak 1931 yılında Kastamonu’da doğan Şandor (Sándor) Hadi küçüklüğünden itibaren el becerisi yüksek bir çocuktu. 1955 yılında İstanbul’da Saint Michel Lisesi’nden mezun olduktan sonra başladığı İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni 1961’de bitirdi. Öğrencilik yıllarında ve mezuniyetinden sonra dönemin önemli mimarlarından Turgut Cansever ile çeşitli projelerde ve Cansever’in projelendirdiği Beyazıt Meydanı uygulamasında çalıştı. 1961-1968 yılları arasında meydanın uygulamasını yapan İbrahim Yolal’ın firmasının diğer projelerinde de sorumlu mimar olarak çalışmaya devam etti. Şandor Hadi, bir yandan mimarlık üretimine devam ederken mimarlık eğitimi alanında da çalıştı. 1966-1984 yılları arasında önce Işık Mimarlık Yüksek Okulu’nda, daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu’nda 2 yıl asistanlık ve 13 yıl öğretim görevliliği olmak üzere mimarlık eğitimine 15 yıl boyunca katkı sağladı. 1963 yılında, kendi serbest mimarlık bürosunu kurdu, 1964’te eşi Sevinç Hadi ile birlikte çalışmaya başladı.
“Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergi, Şandor Hadi’nin şahsi ve mimari dünyasını iki farklı bölümde ele alan bir anlatı sunuyor. İlk bölüm, ilk gençlik günlerinden aile hayatına, el yapımı ürünlerden yaptığı resimlere kadar mimarlık öncesi dünyasını tarif ediyor. İkinci bölüm ise, Sevinç Hadi ile kurdukları mimarlık ofisinin çatısı altında, bir mimar olarak imza attığı projelerden bir seçkiyi, ürettiği mobilyaları, maketleri ve Şandor Hadi mimarlığı üzerine diğer mimarların görüşlerini bir araya getiriyor. Sergide ayrıca, yakın bir zamanda yıkımı gerçekleşen İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nin 3 boyutlu olarak yeniden canlandırmasına yer veriliyor.
Serginin araştırma ve hazırlık aşamasına Sevinç ve Şandor Hadi’nin çocukları, mimar ve İstanbul Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi ile iç mimar ve müzisyen İmre Hadi katkı sağlıyor. Serginin açılışında ailenin diğer üyeleri Şandor Hadi’nin yeğeni piyanist Ayşe Tütüncü, oğlu İmre Hadi (vokal) ve arkadaşları Yağız Üresin (flüt) küçük bir müzik dinletisi sunuyor.
Boğaziçi Üniversitesi Aptullah Kuran Kütüphanesi/ Fotoğraf: Murat Germen
Gün-Saat
Kasım 25 (Cuma) 00:00 - Nisan 1 (Cumartesi) 00:00
Açıklama
Bolu, Kartalkaya'da yapılması planlanan dağ oteli ve gençlik merkezinin ilk temellerinin Kartalkaya Dağ Oteli, Kayak (Doğa) Gençlik Merkezi Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması ile atılması ve devamında bu konseptin bölge için örnek olması amaçlanıyor. Ulusal ve tek aşamalı öğrenci mimari fikir projesi yarışmasına proje teslimi için son tarih 9 Nisan 2023.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Bolu, Kartalkaya’da yapılması planlanan dağ oteli ve gençlik merkezinin ilk temellerinin Kartalkaya Dağ Oteli, Kayak (Doğa) Gençlik Merkezi Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması ile atılması ve devamında bu konseptin bölge için örnek olması amaçlanıyor. Ulusal ve tek aşamalı öğrenci mimari fikir projesi yarışmasına proje teslimi için son tarih 9 Nisan 2023.
Bolu İli içinde bulunan Kartalkaya Kayak Merkezi gençlerin ve sporcuların uğrak yeri olmuştur. Özellikle İstanbul, Ankara ve çevre illerden gençlerin spor yapmak için tercih ettiği bir merkez niteliği kazanmıştır. Bu bölgede Penguen Tepe Gençlik Merkezinin destekleri ile yapılması planlanan dağ oteli ve gençlik merkezinin ilk temellerinin bu yarışma ile atılması ve devamında bu konseptin bölge için örnek olması amaçlanmaktadır.
YARIŞMANIN AMACI VE HEDEFLER
“Kartalkaya Dağ Oteli, Kayak (Doğa) Gençlik Merkezi Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması Şartnamesi” ulusal öğrenci tasarım yarışması kapsamında;
- Mimarlık, İç mimarlık, Endüstri Ürünleri Tasarımı, Şehir ve Bölge Planlama ve Peyzaj Mimarlığı Bölümlerinin lisans ve lisans üstü öğrencilerinin özgün fikirler üretmelerinin teşvik edilmesi,
- Bölgede Kırsal alanda yaşayan, bölge insanlarının bölgeye bağlı turizm geliri kazanması ve faydalı kazanç için modeller oluşturularak kentsel, kırsal ve kültürel boyutttaki değerleri ile ilgili farkındalık yaratılması/arttırılması,
- Dağ sporu sürecinin sadece dağda sporu yaparken değil gençler için sosyal ortam sağlayan ve bölgede gençlerin doğa ve çevreyi daha iyi yaşamasını sağlayan mekânsal modeller geliştirilmesi,
- Doğanın içinde sadece kayak spor için değil 4 mevsim doğa sporlarına destek verecek bir konaklama sisteminin oluşturulması,
- Orman ve dağ ile ilişkili kaliteli mekânsal konaklama tasarımlarının oluşturulması,
- Gençlerin spor ile ilişkili dinlenme ve sosyal alanların planlanarak kırsal yaşamla bütünleşik, kültürel faaliyetlere de olanak sağlayan, sürdürülebilirlik ilkesini gözeten özgün bir projeyle çevreye örnek teşkil edilmesi,
- Tasarımın bir parçası olacak olan peyzaj düzenlemesine katkı yapacak elemanları da içeren yaratıcı, özgün ürün ve fikirler üretilmesi,
- Öğrencilerin yerel malzeme olan ahşap malzemenin modern kullanımlarının desteklenerek malzemenin yakından tanınması, farklı malzemelerle birlikte kullanılmasını sağlamak,
- Otel, gençlik oteli, butik kayak oteli konularına örnek teşkil edebilecek fikirler üretilmesi amaçlanmaktadır.
Yarışma sonucunda birincilik ödülünü hak eden tasarımın uygulanması planlanmaktadır.
YARIŞMANIN KONUSU ve İSTENEN PROGRAM
Bolu Kartalkaya Kayak merkezi ve çevresi ülkemizde uzun süredir hizmet veren önemli bir spor merkezidir. Dünya’da örneklerini gördüğümüz dağ kırsalı mekânsal tasarımlarını ülkemiz coğrafyasında da görmek, daha iyilerini uygulamak yarışmanın temel konusunu teşkil etmektedir. Bölgede örnek olacak mekânsal kalitesi yüksek sporcu ve doğa sever mekanların oluşması için öncü bir adım olarak planlanan bu yarışma ile dağ kırsallarında butik konaklama, kayak sonrası etkinlikler, günübirlik kayak sporuna destek mekanlar, farklı doğa sporlarının (yürüyüş, bisiklet, tırmanış vb.) yapılmasına mekânsal olanak sağlayacak tasarım çözümleri hedeflenmiştir.
Yarışmacıların dikkat etmeleri gereken tasarım ilkeleri
- Doğa Sporları ve özellikle Kartalkaya’ya gelen sporcular için gerek günübirlik hizmet gerekse konaklama hizmeti verebilmesi
- Doğa ve ormanın içinde olan bu alanda misafirlerin modern olduğu kadar da doğada hissetmelerinin sağlanması
- Konaklama ağırlıklı olmasına rağmen doğa severlerin bu mekânda sosyalleşebilecekleri mekânsal tasarımların sağlanması
- Eklerde sunulan uydu fotoğraflarında görüldüğü üzere orman ve yeşil temasının tasarım girdisi olarak göz önünde bulundurulması
- Otobüs ile dağa gelen günübirlik doğa severlerin spor öncesi ve sonrası faaliyetleri için mekânsal planlamanın sağlanması (Belirtilen program gereksinimlerindeki sosyal mekanlardan bazıları birlikte organize edilebilir.)
- Kayak ve gerekli ekipmanların kiralanması için Proje alanı Kartalkaya kayak merkezi yolu üzerinde olduğundan dolayı günübirlik restoran alanı kayak kiralama hizmetlerinin aktif olacağı düşünülmeli ve ticari-sosyal uygun mekansal ilişkilerin kurulması
- Mevsimsel farklılıklara göre farklı dağ sporları eğitimlerinin verileceği mekan organizasyonlarının sağlanması
- Tasarlanan mekana ulaşacak otobüs kapasiteleri açısından şoför ve rehber dahil; minimum 39/maks 56 kişilik konaklama birimlerinin oluşturulması
- Tabanda 200 m2 yi geçmeyecek şekilde toplam 600 m2 kapalı alana sahip bir yapı oluşturulmalıdır. Arazi eğimi dikkate alınarak ortaya çıkabilecek bodrum kat ile birlikte 4 katlı bir yapı düşünülebilir.
- Kartalkaya bölgesinde sosyal bir ortam ve hizmet noktasını oluşturabilmektir.
YARIŞMANIN TÜRÜ VE ŞEKLİ
“Kartalkaya Dağ Oteli, Kayak (Doğa) Gençlik Merkezi Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması’’ ulusal ve tek aşamalı öğrenci mimari fikir projesi yarışmasıdır.
YARIŞMAYA KATILIM KOŞULLARI:
- Yarışma, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Mimarlık, İç Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Endüstri Ürünleri Tasarımı, Şehir ve Bölge Planlama bölümlerinin kayıtlı lisans ve lisans üstü öğrencilerine açıktır.
- Yarışmaya en fazla 5 kişiden oluşan bir ekip olarak katılmak mümkündür.
- Ekip üyelerinin ve yardımcılarının öğrenci olması ve bağlı oldukları üniversitelerden alacakları yeni tarihli bir öğrenci belgesi sunmaları belgelemesi zorunludur. (E-devlet’ den alınan öğrenci belgesi kabul edilecektir.)
- Yarışmaya katılan her projede, projenin özgün ve daha önce başka bir yerde yayınlanmamış veya başka bir yarışmada ödül almamış olması şartı aranmaktadır. Bunun aksi bir durumun tespiti ve bu tespitin jüri üyelerinin nitelikli çoğunluğu tarafından onaylanması halinde, proje yarışmadan diskalifiye edilir; proje ödül kazandıysa ödülün tamamı yarışma organizasyonuna iade edilir.
- Yarışma jürisi asil ve danışman üyeleri ve bu kişilerin birinci dereceden yakınları yarışmaya katılamaz.
- Yarışmaya katılım ücretsizdir.
- Yarışmacılar yalnızca bir proje ile yarışmaya katılabilirler.
- Yarışmada ödül alan projelerin uygulama, fikir ve yayınlama hakkı yarışmayı düzenleyen kurum ve kuruluşlara aittir. Bu kurum ve kuruluşlar yarışmacıların projelerini ayrıca yayınlamalarına müdahale etmeyecektir.
- Yarışmada yer görme zorunluluğu yoktur.
- Yarışmaya katılan öğrenciler, bu şartname hükümlerini kabul etmiş sayılırlar.
- Yarışma şartnamesinin yarışmaya katılım koşulları esaslarına uymayan, herhangi bir yerinde eser sahibinin kimliğini belli edecek işaret bulunan, eksik teslim edilen veya zamanından geç teslim edilen projeler jüri kararı ile tutanağa geçirilmek koşulu ile değerlendirmeden çıkarılır.
YARIŞMAYA AİT İLETİŞİM BİLGİLERİ
Yarışma Doç. Dr. Ümit ARPACIOĞLU’nun yürütücülüğünde yapılan yarışmanın iletişimi için adresine mail atılabilir. Yarışmanın sonucu başvuruda belirtilen mail adreslerine gönderilecektir.
YARIŞMA JÜRİSİ
Asli Jüri Üyeleri
- Doç. Dr. Ümit ARPACIOĞLU (Jüri Başkanı)
- Prof. Dr. Osman ARAYICI
- Doç. Dr. Elif SÖNMEZ
- Doç. Dr. Türkan İRGİN UZUN
- Doç. Dr. Emre KAVUT
- Doç. Dr. Salih SALBACAK
Raportör
- Sadullah ENGİN, Yüksek Mimar
ÖDÜLLER
- Yarışmanın birincilik ödülü 15,000 TL’dir.
- Yarışmanın ikincilik ödülü 3 kişiye PenguenTepe sponsorluğu ile Gelibolu’da 8 saatlik Kitesurf (Uçurtma sörfü) eğitimi veya 3 gece konaklama veya 5,000 TL’dir.
- Yarışmanın üçüncülük ödülü 3 kişiye PenguenTepe sponsorluğu ile Gelibolu’da 6 saatlik Kitesurf (Uçurtma sörfü) eğitimi veya 1 gece konaklama veya 3,500 TL’dir.
Jüri gerekli gördüğü ekiplere teşvik ödülü verebilir.
Jüri değerlendirmesi sonucunda yukarıda yazılı ödüller Penguen Tepe tarafından üstlenilecektir.
YARIŞMA TAKVİMİ
- Yarışmanın İlanı — 29 Kasım 2022
- Soruların Sorulması ve Yanıtlanması —
- Proje Teslimi — 9 Nisan 2023 23:59’a Kadar
- Sonuçların İlanı — 11 Nisan 2023
- Ödül Töreni — Mail ile bilgilendirme yapılacaktır.
ŞARTNAME
Gün-Saat
Kasım 29 (Salı) 00:00 - Nisan 9 (Pazar) 00:00
30kas(kas 30)00:0026nis(nis 26)00:00Akbank Sanat’ta “Tasarım Fikir Kulübü” Başlıyor
Açıklama
Tasarım Fikir Kulübü söyleşi dizisinin ilk etkinliği, 30 Kasım Çarşamba günü Akbank Sanat Beyoğlu’nda gerçekleşecek.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Tasarım Fikir Kulübü söyleşi dizisinin ilk etkinliği, 30 Kasım Çarşamba günü Akbank Sanat Beyoğlu’nda gerçekleşecek.
Akbank Sanat, Özyeğin Üniversitesi/Mimarlık ve Tasarım Fakültesi iş birliğiyle tasarım disiplininin Türkiye’deki ve dünyadaki durumunu tartışmaya açan yeni söyleşi dizisi “Tasarım Fikir Kulübü” başlıyor.
Tasarımın, Türkiye’de bağımsız bir disiplin olarak özellikle endüstriyel tasarım, iletişim tasarımı, iç mimarlık ve çevre tasarımı gibi alanlardaki varlığını sürdürme çabası ve sanat, teknoloji, gastronomi gibi diğer alanlarla ilişkisi Tasarım Fikir Kulübü konuşmalarının odak noktasını oluşturuyor. Türkiye’de alanında önde gelen fikir insanlarıyla beraber etkileşimli bir formatta gerçekleşecek paneller içeren yeni seminer serisi ile ülkemizdeki tasarım tartışmalarına yeni bir soluk getirilmesi hedefleniyor.
Tasarım Fikir Kulübü’nün Prof. Dr. Alpay Er’in moderatörlüğünü üstleneceği ilk etkinliği Yeşim Demir, Prof. Dr. Özgen Osman Demirbaş ve Özlem Yalım’ın katılımıyla 30 Kasım Çarşamba günü Akbank Sanat Beyoğlu’nda gerçekleşecek.
“Tasarım hayatın neresinde?” başlığı ile yapılacak söyleşide izleyicilerden gelecek sorulara da yanıt verilerek etkileşimli bir tartışma formatı izlenecek.
Etkinlikler ücretsizdir. Katılım 120 kişi ile sınırlı olup etkinlik giriş davetiyeleri etkinlikten 1 saat öncesinden Akbank Sanat Danışma’dan temin edilebilir.
Program:
30 KASIM 2022 / 18:30
TASARIM HAYATIN NERESİNDE?
Moderatör: Prof.Dr. Alpay Er
Konuşmacılar: Prof. Dr. Özgen Osman Demirbaş, Özlem Yalım, Yeşim Demir
“Tasarım Fikir Kulübü”nün ilk konuşmasında, Design touch teriminden yola çıkılarak “tasarım kime nasıl dokunur?” sorusu tartışılacaktır. Tasarıma giriş niteliğindeki bu panelde, tasarımın günlük hayattaki yeri ve önemi irdelenecektir.
28 ARALIK 2022 / 18:30
TASARIM SANATINDAN SANATIN TASARIMINA
Moderatör: Doç. Dr. Ayşe Hazar Köksal
Konuşmacılar: Doç. Dr. Ebru Yetişkin, Prof. Dr. Esra Aliçavuşoğlu
Tasarım ve sanat, en genel tanımla bakıldığında, birbirinden piyasa ile kurdukları ilişki bakımından ayrılır. Tasarımın piyasa ile doğrudan ilişkili, sanatın ise ondan bağımsız olduğu düşünülür. Günümüzde ise, tasarım ve sanatın sınırları muğlaklaştığı gibi, piyasa ile kurdukları temas biçimleri de değişmiştir. Panel, bu ilişkiler ağını farklı boyutlarıyla tartışmaya açacaktır.
25 OCAK 2023 / 18:30
TASARIMIN SINIR(SIZ)LARI
Moderatör: Öğr. Üyesi Dr. Zeynep Ceylanlı
Konuşmacılar: Akın Nalça, Atilla Kuzu, Sıla Karakaya
Bu panelde tasarım alanının sınırlarını belirleyen, tasarım kimlikleri, tasarımda meslek ideolojileri, disiplinler arası tasarım ve disiplinler üstü tasarım gibi kavramlar konuşulacaktır.
22 ŞUBAT 2023 / 18:30
İSTANBUL TASARIM BAŞKENTİ (Mİ?)
Moderatör: Alpay Er
Konuşmacılar: Deniz Ova, Mert Sezer
“Tasarım” ve “İstanbul” son yıllarda daha da fazla yan yana duymaya başladığımız iki kelime. Şehrin günümüzde tasarım disiplini ile kurduğu ilişkinin tartışılacağı bu panelde “İstanbul tasarım başkenti mi?” sorusuna yanıt aranmaya çalışılacaktır.
29 MART 2023 / 18:30
GELECEĞİN TASARIMI
Moderatör: Öğr.Üyesi Dr. Metin Çavuş
Konuşamcılar: Doç. Dr. Asım Evren Yantaç, Prof. Dr. Nazlı Eda Noyan, Tuna Mert Topuz
Son yıllarda dijital teknolojilerinin tasarıma etkileri tartışılmaz düzeydedir. Peki gelecekte bizi neler bekliyor? Bu panelde dijitalin yakın gelecekte tasarıma nasıl etki edeceği tartışılacaktır.
26 NİSAN 2023 / 18:30
PİŞMİŞ AŞA TASARIM KATMAK
Moderatör: Doç. Dr. Özge Samancı
Konuşmacılar: Prof. Dr. Alpay Er, Aylin Öney Tan, Maksut Aşkar
Yemek yeme serüveninin topraktan tabağa kadar uzanan çok katmanlı yolculuğunda tasarım soyut ve somut olarak hep vardır. Düşünülerek bugünden geleceğe ya da doğal olarak geçmişten günümüze en temelde kültürel ihtiyaçlarla şekillenen yemek – ekmek – içecek – sofra – mutfak – lokanta – iaşe – sofra/mutfak eşyası ve “yemek” fikirlerinin gastronomi ve tasarım kesişiminde nasıl buluştuğunu tartışan bu panel tabağımızı tekrar düşündürecek.
Gün-Saat
Kasım 30 (çarşamba) 00:00 - Nisan 26 (çarşamba) 00:00
Açıklama
İnsanlık tarihi kadar eski duvar süslemesinin, dokuma tekstilinin en eski formuyla birleştiği “Duvarlar ve Ötesi” sergisi farklı koleksiyonlardan yüz ondan fazla duvar halısını buluşturuyor.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
İnsanlık tarihi kadar eski duvar süslemesinin, dokuma tekstilinin en eski formuyla birleştiği “Duvarlar ve Ötesi” sergisi farklı koleksiyonlardan yüz ondan fazla duvar halısını buluşturuyor.
Gültekin Çizgen (1940-) İsimsiz, 2020-2021 Pamuklu, yünlü dokuma Gültekin Çizgen Koleksiyonu
Mardin’de Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine Sabancı Vakfı tarafından restore edilerek müze ve sanat galerisine dönüştürülen Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi – Dilek Sabancı Galerisi, “Duvarlar ve Ötesi” sergisini ziyarete açtı.
Mağara resimlerinden başlayan, yerleşik yaşama geçişle birlikte duvarları süsleme içgüdüsünün, fresk ve mozaik gibi çeşitli mimari bezemelerin yanı sıra, tekstilin en eski formlarından biri duvar dokumalarının tarihsel süreçteki gelişimini anlatan Duvarlar ve Ötesi sergisi, farklı koleksiyonlardan yüz ondan fazla duvar halısını bir araya getiriyor.
Duvarlar ve Ötesi sergisi için 9 Aralık 2022 Cuma günü Mardin Valisi ve protokolünün de katılımıyla bir açılış töreni gerçekleştirildi.
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dr.h.c. Dilek Sabancı açılış töreninde şöyle konuştu: “Mardin’in asırlar boyunca biriktirmiş olduğu kültür deneyimine katkıda bulunmak istedik ve Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin açılışını 2009 yılında gerçekleştirdik. Galerimiz bugüne kadar 10 sergiye ev sahipliği yaptı. Burada açılışını yaptığımız Duvarlar ve Ötesi sergisi bizi, insanlık tarihinin ilk zamanlarından günümüze kadarki süreç içinde dokumaların yolculuğuna çıkarıyor. Medeniyetlerin doğduğu Mezopotamya topraklarının kadim şehri Mardin ile bu sergiyi buluşturmaktan dolayı çok mutluyuz.”
Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan “Sabancı Vakfı olarak yarım asra yakın bir süredir toplumsal gelişmeye katkı sunmak için hareket ediyor; Türkiye’nin 7 bölgesinde ve neredeyse her şehrinde kalıcı eserler bırakmak için çalışıyoruz. Ülkemize, projelerimizden faydalanan kişilere ve eğitime sürdürülebilir katkılarımızın başarılı ve değer yaratan yansımalarını gördükçe gururlanıyoruz. Eşsiz tarihiyle kültürlerin buluşma noktası olan Mardin de Vakfımız için çok önemli bir yere sahip. 16 yıldır sürdürdüğümüz hibe programı kapsamında desteklediğimiz projeler ve 14 yıldır devam eden Fark Yaratanlar programıyla Mardin’de çok kıymetli çalışmalar gerçekleştirdik. Bunun yanında Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Sabancı Mardin Kız Yurdu hem kültür-sanata hem de eğitime kazandırdığımız önemli kalıcı eserlerimiz arasında yer alıyor.” dedi.
Gülsün Karamustafa (1946-) Saraylar Yaptırdım Döşetemedim, 2010 Pamuklu, yünlü dokuma BüroSarıgedik
Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer sergiyle ilgili yaptığı açıklamada; “Mardin’de şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz sergiler arasında bizi belki de en çok heyecanlandıran projeyle karşınızda olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Hem Mardin’i yansıtan, hem tarihi mağara duvar resimlerine kadar uzanan bir konuyu gündeme taşıyoruz. Duvarlar ve Ötesi sergisini planlarken kendimize bir takım sorular sorduk: Duvarlar neden süslenir, neden Picasso, Miro gibi ressamlar, heykeltıraşlar ve fotoğraf sanatçıları duvar halısı da yapma ihtiyacı duymuştur? Camilerimizi benzersiz kılan çiniler ilk ne zaman beyaz duvarların yerini aldı? Mardin’deki kiliseler biraz da onları faklı kılan duvarlarıyla hepimizi bambaşka bir dünyaya götürmüyor mu? Geleneğimizde de olan duvarları boş görmeme arzusu, insanlık kadar eski, belki de geleceğe bir iz bırakma dürtüsü. Sanatçıların kendilerini başka materyallerde deneme, görme, daha fazla kişiye ulaşma isteği… İşte tüm bunlar sergimizi şekillendirdi. Pek çok özel koleksiyon taraması yaptık. Ayrıca Mardin bölgesinden, evlerden, kiliselerden, Ezidi köylerinden halıları bir araya getirdik. İstanbul Harbiye Radyoevi’nde duran ve ziyaretçileri karşılayan Özdemir Altan’ın iki dev duvar halısı ilk defa kurum dışında Mardin’de müzemizde sergileniyor. Vahap Avşar, Belkıs Balpınar, Burhan Doğançay, Gülsün Karamustafa, Zeki Faik İzer, Tulga Tollu ve Gültekin Çizgen gibi sanatçıların geleneksel Türk halılarının dokunduğu metotla gerçekleştirdiği çağdaş halı tasarımları, inanıyorum ki ziyaretçilerimizi şaşırtacak.
Zeki Faik İzer (1905-1988) “Selçuklu Kartalı, Rüzgâr ve Pervaneler” duvar halısı için eskiz Kâğıt üzerine karakalem Özel Koleksiyon – Ayşegül İzer
Duvarlar ve Ötesi sergimizde bir yandan inanç kaygısıyla ve geleneksel tekniklerle üretilen isimsiz duvar halılarını, diğer yandan güncel tasarım figürlerini barındıran ve çağdaş metotlarla üretilen örnekleri bir arada sunuyoruz. Yine bir birliktelik… Tıpkı Mardin’in kendisi gibi… Mardin’in tarih boyunca birikmiş hatırasını da barındıran sergimizin oluşumunda Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’nin genç müdürü Fırat Şahin’e, destek veren Sabancı Vakfı ve koleksiyonerlere ve her zaman sanat hamiliğiyle bizi en güzel işleri yapmamız konusunda cesaretlendiren Sayın Dr. Dilek Sabancı’ya çok teşekkür ediyorum.” dedi.
“Duvarlar ve Ötesi” sergisi, salıdan cumartesiye 09.00 – 17.00 arasında Sakıp Sabancı Kent Müzesi – Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilecek. Sergi 30 Nisan 2023 tarihine kadar açık kalacak.
Burhan Doğançay (1929-2013) Fısıldayan Duvar I, 1999 Pamuklu, yünlü dokuma Burhan Doğançay Müzesi Koleksiyonu
Duvar Halıları
Antik Yunan ve Roma’da, üst sınıfın villa ve saraylarında yer alaraksosyal statü belirten, gündelik yaşamı ve doğayı konu alan fresk ve mozaikler, zengin bir gelenek olan duvar halısı dokumacılığına dair ipuçları taşır. 1400’den itibaren duvara asılan resimli dokumalar Avrupa’da aristokrasinin önemli bir parçası olur, soylular kendi topraklarında seyahat ederken saray ve kalelerini döşeyecek duvar halılarını da beraberinde götürür. Duvar halısının taş duvarlı odaları ısıtmaya yardımcı olduğu söylense de başlıca işlevi sahibinin zenginliğini ve sosyal konumunu gözler önüne sermek olmuştur. Sonradan genellikle goblen adıyla anılacak olan bu dokumalar bir anlamda fresklerin yerini alarak taşınabilir ve ihtişamlı eserler hâline gelir.
Duvar dokumaları, Rönesans boyunca görkemli bir odanın en önemli dekoratif öğeleri olmuştur. 18. yüzyılda Avrupa duvar halılarında önemli resimler ve geçmişte dokunan eserler kopya edilir, 19. yüzyılda Avrupa’da her alanda moda hâline gelen Oryantalizm akımı duvar halılarında da görülür. 1920 ve 1930’lardaki Bauhaus figürleri, 1932’de Pablo Picasso, Georges Braque, Henri Matisse, Fernand Léger, Joan Miró ve mimar Le Corbusier gibi önemli isimler, yapıtlarını tuvallerle sınırlamaz, dokumalara da uygular ve böylece seramikte olduğu gibi, sanatta yeni bir alan açar. 1950’lerden itibaren tasarımcılar, geleneksel üretim biçimlerine yeni yorumlar getirerek klasik duvar halısı uygulamalarından kopan, güncel sanat içinde konumlanan eserler verir.
Tarih boyunca duvar halısı dokumacılığı, genellikle üst ve aristokrat sınıflara mahsus bir sanat olur. Kırsal kesim ve küçük yerleşimlerde ise duvar halısı dokumacılığı farklı bir biçimde halk sanatına yansır. El işlemeleri ve dokumalar, masal ve efsanelerden sahneler içeren halı ve kilimler, keçeler, takvimler ve fotoğraflar duvarlarda yerlerini bulurken, kutsal diyarlar ve özlemi çekilen coğrafyalara ait manzara resimleri de unutulmaz. Evlerin, bazen de kamusal alan ve yapıların duvarlarını süsleyen halı ve bezemeler sosyal değişimlere uğrar. İnanç, beğeni ve özenmeleri yansıtan malzeme ve tekniklerle işlenerek günümüze ulaşır.
Gün-Saat
Aralık 9 (Cuma) 00:00 - Nisan 30 (Pazar) 00:00
23ara(ara 23)00:0030nis(nis 30)00:00Zamane İstanbulları
Açıklama
Pera Müzesi, yeni sergisi Zamane İstanbulları ile megakent İstanbul’un güncel görsel anlatılarını bir araya getiriyor. Sergi, 30 Nisan 2023 tarihine dek ziyaret edilebilir.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Pera Müzesi, yeni sergisi Zamane İstanbulları ile megakent İstanbul’un güncel görsel anlatılarını bir araya getiriyor. Sergi, 30 Nisan 2023 tarihine dek ziyaret edilebilir.
Emin Özmen
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin yeni sergisi Zamane İstanbulları 11 fotoğrafçının yakın tarihli çalışmalarını farklı temalar altında buluşturuyor. Silva Bingaz, Osman Bozkurt, Ci Demi, Kıvılcım S. Güngörün, Ekin Özbiçer, Emin Özmen, Ahmet Sel, Ali Taptık, Kerem Uzel, Erdem Varol ve Cansu Yıldıran’ın işlerinden oluşan fotoğraf sergisi, sanatçıların kenti kişisel bir etkileşim alanı olarak yorumlama pratiklerini ve İstanbul sokaklarında karşımıza çıkan olağanüstü, bir o kadar da olağan tuhaflıkları gündeme getiriyor. Bu temalar arasında kentin boşluk, yalnızlık, tekinsizlik ve eğretiliklerle bezeli topoğrafyası, sosyal ve politik hareketlilikleri, son yıllarda iyice belirginleşen göç meselesi, toplumsal hiyerarşi skalasında ‘öteki’ olarak etiketlenmeden yaşayabilmek için İstanbul’a sığınan genç bireyler, yüzyılın son çeyreğinde sayıları katlanarak artan mega projelerden biri olan Kanal İstanbul da var.
Serginin küratörleri Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler, Zamane İstanbulları’nın kentin değişim ve dönüşüm haline dair bir anlatı olduğunu ifade ediyorlar: “Yaşadığımız son çeyrek yüzyıl, İstanbul’un fiziki anlamda katlanarak büyüdüğü, buna bağlı olarak ve bu sergideki işlerin de konu edindiği iç ve dış kaynaklı göç, mutenalaştırma, kentsel dönüşüm, politik ortam gibi başka nedenlerle de kültürel değişime uğradığı, giderek geçmişiyle bağını kaybettiği veya kaybettirildiği ilginç bir dönem. İşte Zamane İstanbulları, İstanbul’un içinde bulunduğu bu değişim ve dönüşüm haline dair güncel anlatıları bir araya getirip kentin bugününe dair katmanlı bir bakış oluşturma ve gelecekte bugünü inceleyecekler için hatırı sayılır bir kaynak yaratma umuduyla şekillenen bir fotoğraf sergisi.”
Serginin kentten belli kesitler almaya ve bugün deneyimlenen farklı İstanbullardan örnekleri ortaya koymaya çalıştığını belirten Akyüz ve Darendeliler, sanatçıların bunu yaparken sadece İstanbul’daki yaşama odaklanarak burada yaşayanların hayatlarını göstermeye değil, bilakis kentin topoğrafyasına ve yapılı çevresine, güncel sosyal/politik hareketliliklerine, ekolojik meselelerine, sokaklarındaki olağanüstü ama aslında olağan tuhaflıklarına, alternatif kültürlerine, tarihi boyunca var olan ama son on yılda iyice belirginleşen göç meselesine de değindiklerini belirtiyorlar.
Küratörler, İstanbul hakkında araştıran, düşünen, kurmacalar üreten bir grup yazarın, Yaşar Adnan Adanalı, Fırat Genç, Şebnem İşigüzel, Melisa Kesmez, Biray Kolluoğlu, Gamze Toksoy ve Sibel Yardımcı’nın sergideki fotoğraflardan yola çıkarak kaleme aldıkları metinlerin ise hem sergiye hem sergi kataloğuna önemli bir katman daha eklediğine ve zenginleştirdiğine dikkat çekiyorlar.
Osman Bozkurt
Hafıza ve değişim
Zamane İstanbulları sergisinin katılımcılarından Emin Özmen’in çalışması, hem İstanbul’un kent hafızasında hem de yakın dönem Türkiye tarihinde önemli bir mihenk taşı olan Gezi Direnişi’nden bugüne kentteki toplumsal hareketliliğin peşine düşen fotoğraflardan oluşuyor.
Yirmi yılı aşkın süredir Türkiye’deki toplumsal değişimi belgeleyen Kerem Uzel, kentteki en sıcak gündemlerden biri olan, siyasi ve ekolojik açıdan büyük tartışma yaratan, Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak Kanal İstanbul projesi güzergâhında çektiği fotoğraflardan oluşan işleri ile Zamane İstanbulları’nda yerini alıyor.
Osman Bozkurt İstanbul’un nispeten yeni rekreasyon alanlarına, kente hakim kılınan taşra estetiğine, sürdürülebilirlikten uzak kent peyzajlarına ve bu alanlarla insanların kurdukları ilişkilere bakıyor.
Ali Taptık bir dönem Osmanlı’da modernitenin merkez üssü olmuş, İstanbul’un yakın zamana kadar nispeten ‘doğal’ kalmış ama son yıllarda hızla gelişen Kağıthane ve Şişli sınır bölgesindeki Galata, Keçi ve Cendere derelerinin etrafında orta-alt sınıfın yerleştiği mahallelerdeki yapısal dönüşümü güncel fotoğraflar, eski serilerinden bazı fotoğraflar, çeşitli kurumların arşivlerinden edindiği ve üzerinde ufak değişiklikler yaptığı haritalar üzerinden anlatıyor.
Ahmet Sel son yıllarda hem Türkiye hem de İstanbul özelinde çokça tartışılan bir gündem maddesi olan ‘göç’ meselesini ele alan ve sergi için özel ürettiği çalışmalarıyla Zamane İstanbulları’nda yer alıyor.
İstanbul’a sığınmak
Cansu Yıldıran uzun yıllara dayanan ve şimdiden binlerce fotoğraftan oluşan bir külliyata dönüşen fotoğraf serisinde, ailelerinden veya genel anlamda toplumdan baskı görmeden, toplumsal hiyerarşi skalasında öteki olarak etiketlenmeden, istedikleri gibi yaşayabilmek, kendileri olabilmek için İstanbul’a sığınan ama bu sığınmanın zamanla kentin belirli noktalarına sıkışma haline dönüşmesi ihtimaliyle de karşı karşıya kalan bireylerin, bir anlamda da kendi sonradan edinilmiş ailesinin yaşamına odaklanıyor.
Silva Bingaz İstanbul’u bir kişisel deneyim alanı olarak ele alıp yorumlayan bir isim. Gündelik hayatın yakıcı gerçeklerine zemin olduğu için İstanbul’u kendisi için en tehlikeli yer olarak gördüğünü söyleyen Bingaz, belgecilikten, tanımlamaktan, olanı olduğu gibi çekmekten ve formlar içine sıkışmış güzel fotoğraflar oluşturmaktan hoşlanmayan, sezgileriyle hareket eden ve hissettiklerini izleyicilere aksettirmeye çalışan bir fotoğrafçı.
Kıvılcım S. Güngör’ün sokak sokak dolaşarak kimi kısa bir zaman sonra yitip gidecek uçucu İstanbul parçaları toplayıp biriktiren ve bunları bir araya getirip kentle kurduğu epey karmaşık, biraz kasvetli, biraz oyunbaz ama her daim merakla şekillenen ilişkiyi anlatma yolunu seçen takıntılı bir koleksiyoncu/fotoğrafçı.
Ci Demi, tam anlamıyla bir İstanbul fotoğrafçısı. Tüm işleri İstanbul’a, İstanbul’la ilgili aşina tuhaflıklara odaklanıyor ve uğursuz olarak tanımladığı enerjinin peşinden koşuyor.
En büyük ilham kaynağı İstanbul olan, kentin sokaklarında rastladığı canlı/cansız süjelerine olabildiğince yakınlaşıp onları flaşının ışığıyla ‘parlatmaktan’ çekinmeyen tarzıyla dikkat çeken Erdem Varol İstanbul’un Doğu ile Batı, gelenek ile modernite, kalabalıklar ile tek başınalık arasında kalmışlığını çoğu zaman nüktedan bir dille görselleştiren bir seçkiyle sergide yer alıyor.
Ekin Özbiçer ise özelleştirme, metalaştırma ve muhafazakâr değerlerin daha da yükselişe geçtiği son 10-15 yılda Türkiye’nin geçirdiği sosyal ve politik değişimleri İstanbul ölçeğinde, görece daha batılılaşmış bir orta sınıf mensubu olarak, hem kendine hem de kentine oryantalist bir bakışla, kentin sokaklarında karşılaştığı kendiliğinden oluşmuş mizansenlerle görselleştiriyor
Zamane İstanbulları sergisi 30 Nisan 2023 tarihine kadar Pera Müzesi’nin 3. kat sergi salonunda ziyarete açık olacak.
Gün-Saat
Aralık 23 (Cuma) 00:00 - Nisan 30 (Pazar) 00:00
23ara(ara 23)00:0030nis(nis 30)00:00Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi
Açıklama
Pera Müzesi, figüratif sanatı yeniden tanımlayan Paula Rego'nun eserlerine "Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi" başlıklı sergi ile 30 Nisan 2023 tarihine dek ev sahipliği yapıyor.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Pera Müzesi, figüratif sanatı yeniden tanımlayan Paula Rego’nun eserlerine “Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi” başlıklı sergi ile 30 Nisan 2023 tarihine dek ev sahipliği yapıyor.
Kumsalda, 1985, Tuval üzerine akrilik, 179,2 x 242,5 cm, Özel Koleksiyon, Fundação D. Luís I / Casa das Historias Paula Rego’ya ödünç verilmiştir, © Carlos Pombo
Paula Rego’nun eserleri, Tate Britain retrospektifi ve Venedik Bienali’nin hemen ardından bu kez İstanbul’a, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’ne konuk oluyor. Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi başlıklı sergide, masumiyet ve deneyimi bir arada sunan, derin anlamlar ve anlatıların gizlendiği resimler, izleyiciyi büyülü bir alana davet ediyor. Küratörlüğünü Alistair Hicks’in üstlendiği sergide, sanatçının yağlıboya, pastel, karakalem ve akrilik resimleri ile yerleştirmeleri yer alıyor. Rego’nun hem kişisel hem de toplumsal mücadeleyi odağına alan 1960’lı yıllara ait erken dönem işlerini, 1990’larda ürettiği tek figürlerden oluşan, güçlü anlatımlara sahip büyük boy resimlerini ve 2000 yılından sonra ürettiği katmanlı sahnelerden oluşan çalışmalarını bir araya getiren sergi, 30 Nisan 2023’e dek sürecek.
Sınırsız hayal gücü ile bir devrimci
Serginin adı, Lizbon’un bir ucunda bulunan, Rego’nun eserlerini barındıran Cascais’deki müzenin adından ilham alıyor: “Hikâyeler Evi”. Serginin küratörü Alistair Hicks, “Rego’nun kendisi de küçük bir hikâyeler evidir” diyor ve ekliyor: “Rego’nun hikâyesi erkeklerin yönettiği faşist bir devlette doğan bir kız çocuğuyla başlar. Genç bir kadın olarak Britanya’nın en kibirli ve geleneksel sanat okulunda eğitim görmüştür. Erken yaşta otoriteyi ve onu kendi dünyasının himayesinde altüst etmenin hazzını öğrenmiştir.”
Olağanüstü hayal gücüne sahip, kadınların temsil edilme biçiminde devrim yaratan ve doğrularından ödün vermeyen Portekizli sanatçı Paula Rego, eserlerinin çoğunda kişisel doğasını, kök saldığı sosyopolitik bağlamı, baskı, otorite ve kurumsal şiddet gibi temaları öne çıkarıyor.
Küratör Alistair Hicks, bir eleştirmenin, sanatçının Lizbon’da Galeria de Arte Moderna’daki ilk sergisi hakkında “hayvansı, kötücül, müthiş bir şok” yorumunu yaptığını anımsatıyor ve “Rego’nun çalışmaları cinsellik ve güç arasındaki tiksindirici ilişkiyi tam on ikiden vuruyor” diyor.
Depresyon No. 7, 2007, Kâğıt üzerine pastel boya, 101.5 x 68.5 cm, İzniyle Ostrich Arts Ltd. & Victoria Miro
Paula Rego doğduğunda Portekiz’i diktatör Salazar yönetiyordu. Yaşamının 35 yılı boyunca bu durum değişmedi ve Cumhuriyetçi olan ailesinin ve Rego’nun yaşamını önemli ölçüde etkiledi. Rego söyleşilerinden birinde, “En sevdiğim temalar güç oyunları ve hiyerarşiler”diyor: “Hep kafalarındakini altüst etmek, kurulu düzeni bozmak, kahramanları ve budalaları değiştirmek istiyorum. Eğer hikâye ‘verilmişse’ kendi deneyimime uygun hale getirmek ve şoke edici olmak için onu değiştiriyorum. Hikâyeleri sevmekle beraber onların altını oymak istiyorum, tıpkı sevdiğiniz insana zarar verme isteği gibi.”
Alistair Hicks, Rego’nun sanatın ana aksına hikâyeleri yeniden dahil etmesinin önemine dikkat çekiyor ve bunu “önemli bir feminist katkı” olarak yorumluyor: “1952 yılında Slade’deki en genç öğrenciyken, Rego’ya yalnızca öğretim kurallarına göre kesinlikle yasak olan hikâyeleri resmetme izni verilmişti, zira hocaları onun ‘şapşal bir genç kız’ olduğunu, ciddi işleri erkek öğrencilerin yapacaklarını düşünüyorlardı.”
Bu anlayış, kadın sanatçılara ve genel olarak kadınlara karşı önyargının bir yansımasıydı. Erken çağ kültürlerinin çoğunda kadınlar hikâyenin koruyucusuydu. Hikâyeyi nesilden nesle aktarmak onların göreviydi ve kadın hikâyeleri uzun zamandır “dedikodu” olarak küçümseniyordu. Hicks, “Hikâyenin yasaklanması, erkeklerin kadınları eşit koşullardaki sanatçılar olarak rekabet etmekten alıkoymaya çalışmalarının birçok yolundan yalnızca biriydi. Anlatılan ve yeniden anlatılan her hikâye ise, önceden saptanmış yollardan ayrıldığımızda dünyanın ne kadar zengin olduğunu göstermeye yardımcıdır. Rego’ya ‘Otur!’ denmiş olabilir. Fakat hiçbir şey Rego’nun zihnini ve ardından gelen kalemini kontrol edemezdi” diyor.
Paula, çocukluğundan itibaren büyükannesi ve teyzesi başta olmak üzere, çevresindeki kadınların ona aktardığı hikâyelerle büyümüştü; serginin küratörü Alistair Hicks’in tanımıyla, hikâyeler deniziyle besleniyor, resimlerinden hikâyeler dökülüyordu.
Ksar El-Kebir Savaşı, 1966 Keten üzerine yün ipek, pamuk ve çeşitli dokular, 250 x 650 cm, Cãmara Municipal de Cascais / Fundação D. Luís I,Casa das Histórias İzniyle, Paula Rego Koleksiyonu, © Carlos Pombo
Hicks, Paula Rego’nun 17 yaşında genç bir öğrenci olarak University College London’ın sanat okulu Slade’e geldiğinde var olan ortamı şöyle tanımlıyor: “Ellili yılların hikâyelerle ilişkisi karmaşıktı, zira ‘sanat sanat içindir’ öğretisinden, sanatın mutlak güzellik takıntısından ‘anlamın estetiği’ne doğru bir hareket vardı. Hikâyeler uzun zamandan beri anlamı resmetmenin faydalı bir aracı olmuştur. Francis Bacon bunu görmüş, fakat zamanın yobazlığı yüzünden Yunan mitos’unun daha büyük görkeminin peşinden koşmuştur. Rego resme kandırmaca, hikâyeleme konumunu yeniden kazandırarak önemli bir feminist katkıda bulunmuştur.”
Paula Rego her ne kadar kendisi için “bir tür eski moda feministim” dese de Alistair Hicks bunun doğru olmadığını belirtiyor: “Sonsuz sayıda irkiltici, çelişkili hikâyesi olan modern ve açık fikirli bir feministti. 1980’lerde açılmış, kendi zayıflıklarını, fantezilerini ve engellenişlerini kullanmayı öğrenmişti. Onu depresyon ve kürtajla yüzleşmeye götüren yolda yürüdü.”
2000’lerin başında Rego’nun kürtaj meselesini ele aldığı bir dizi resim, Portekiz’de kürtajın yasallaşması için yapılan referandumla ilişkilendirildi. Bu resimler kampanyada etkin bir biçimde kullanıldı ve sonunda yasa değişti. Dönemin Portekiz Cumhurbaşkanı, Rego’nun resimlerinin sonuca olan etkisini şöyle tanımladı: “Bu türden şeylerle devam edemeyeceğimizi göstermenin müthiş bir yoluydu.”
Birleşik Krallık Başkonsolosluğu, British Council, Portekiz Ankara Büyükelçiliği ve Camoes Enstitüsü’nün desteğiyle gerçekleşen serginin seçkisinde, Rego’nun aile ve kişisel koleksiyonunun yanı sıra British Council Sanat Koleksiyonu, Gulbenkian Vakfı Koleksiyonu, Casa Das Historias Koleksiyonu, Ostrich Arts Ltd, Victoria Miro Galeri Koleksiyonu ve Leeds City Sanat Galerisi gibi önemli sanat kurumlarından eserler yer alıyor.
İsimsiz No.4, 1998, Alüminyuma sıvanmış kâğıt üzerine pastel boya, 110 x 100 cm, Özel Koleksiyon.
Sergi ve katalog tasarımını PATTU’nun üstlendiği Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi, 30 Nisan 2023 tarihine kadar Pera Müzesi’nin 4. ve 5. kat sergi salonlarında ziyarete açık olacak.
Gün-Saat
Aralık 23 (Cuma) 00:00 - Nisan 30 (Pazar) 00:00
07oca(oca 7)00:0008nis(nis 8)00:00Evin Ötesi
Açıklama
İnci Eviner’in "Evin Ötesi" sergisi, 7 Ocak - 8 Nisan 2023 tarihleri arasında İMALAT-HANE'de ziyaret edilebilir.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
İnci Eviner’in “Evin Ötesi” sergisi, 7 Ocak – 8 Nisan 2023 tarihleri arasında İMALAT-HANE’de ziyaret edilebilir.
İMALAT-HANE sezonun ikinci sergisinde İnci Eviner’in çalışmalarını ağırlayacak. 7 Ocak – 8 Nisan 2023 tarihleri arasında izleyiciyle buluşacak olan “Evin Ötesi” adlı sergi, sanatçının farklı dönemlerinden yapıtları bir araya getirecek.
Çalışmalarında gölgelerin haritasını çıkaran İnci Eviner, modern aklın üç boyutlu evrenini temsil etmekten öte, ele aldığı malzemenin doğası gereği çok katmanlı ve uçsuz bucaksız olmasına odaklanır. Eviner’in haritaları, sık sık kendi üzerine katlanır, kat yerlerinden yeni yeni rotalar doğar, dolambaçlıdır. Bildiğimiz anlamdaki haritalar kullanım amaçları gereği dünyanın karmaşasını soyutlayıp iki boyuta indirmeye çalışırken Eviner, haritalarına yaşamın çoğulluğunu geri verir. Sanatçının haritaları içlerinde kaybolmak içindir.
Coğrafya, 1993, Kontrplak üzerine bakır ve akrilik, 220x155x1 cm
Böylesi canlı haritaları, soğuk yer imlerinden ziyade daima devinim hâlindeki bedenler mesken edinir. Bu bedenler, yukarıdan aşağı ilahi bir amaç uğruna kurgulanmış bir organizmanın ögeleri olmaktan ziyade her biri kendi var olma arzularına göre devinen parçalardır. İnci Eviner’in haritaları her daim hareket hâlinde olanlar içindir. Gezginler, göçebeler, arzusunun peşinde sürüklenenler…
İMALAT-HANE’nin birinci yıldönümünü de kutladığı sergiyi, 8 Nisan 2023 tarihine dek ziyaret edebilirsiniz.
Botanik Kız, 2022, Kağıt üzerine mürekkep ve serigrafi, 140×107 cm
Sergi iletişim tasarımı Dilara Sezgin‘e aittir.
Gün-Saat
Ocak 7 (Cumartesi) 00:00 - Nisan 8 (Cumartesi) 00:00
Açıklama
Küratörlüğünü Daniel-Joseph MacArthur-Seal ve Gizem Tongo’nun, tasarımını PATTU'nun yaptığı Meşgul Şehir: İşgal İstanbul’unda Siyaset ve Gündelik Hayat, 1918–1923 sergisi, 11 Ocak - 26 Aralık tarihleri arasında İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde ziyaret edilebilir.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Küratörlüğünü Daniel-Joseph MacArthur-Seal ve Gizem Tongo’nun, tasarımını PATTU’nun yaptığı Meşgul Şehir: İşgal İstanbul’unda Siyaset ve Gündelik Hayat, 1918–1923 sergisi, 11 Ocak – 26 Aralık tarihleri arasında İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde ziyaret edilebilir.
Tanıtım metninden:
Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini takiben, galip İtilaf devletleri İstanbul’u işgal etti. Neredeyse beş yıl süren Britanya, Fransız ve İtalyan askeri idaresi boyunca, İstanbul’un geleceği kesin olmaktan çok uzaktı. Ne Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşını bitiren ateşkes, ne de ateşkesi takip eden antlaşmalar, toplulukları sayısınca hak iddia edilen İstanbul’un egemenliğini garanti altına alabilirdi. Kimin kentte kalacağı ve kenti kimin yöneteceği söylenti ve spekülasyon konularıydı ve bunlar İtilaf devletleri başkanlarının, birbirini izleyen Osmanlı kabinelerinin ve Ankara Hükümeti’nin çelişen beyanlarıyla daha da şiddetleniyordu.
İstanbul yalnız siyasal açıdan değil, toplumsal ve kültürel açılardan da sürekli bir hareketlilik halindeydi. Şehrin sakinleri, şiddeti ve işgali protesto eden kitlesel eylemlere; daha iyi ücret ve koşullara erişmek umuduyla yapılan ve tramvay, vapur ve havagazı hizmetlerini felç eden grevlere; savaş suçu işlemekle, yahut da İtilaf devletlerine veya padişaha karşı gelmekle suçlanan subay ve görevlilerin evine yapılan seher vakti baskınlarına; kahvehane müdavimlerinin silah ve yasak neşriyat nedeniyle aranma ve tutuklanmasına; İtilaf devletlerinin askerleriyle siviller arasında barlarda ve genelevlerde kopan kavgalara; silahlı çetelerce işlenen cinayetlere, linçlere ve adam kaçırmalara tanık oluyor veya katılıyordu. Bu çalkantının ortasında insanlar hayatlarını ve başkalarınınkini iyileştirmek için çabalamaya devam ediyordu. Okullar, kurumlar ve cemaat dernekleri kuruluyor; muhtelif yetenekli kişilerin ve hamilerin katkılarıyla konserler ve sergiler düzenleniyor; yeni siyasal, edebi ve sanatsal fikirler canlı basın ve yayın hayatının sayfalarını renklendiriyor; hayır kurumları mültecilere, savaş malullerine, yetimlere ve kentin yoksullarına destek olmak için para topluyordu.
Bu olguları tanımlayan ve dönemi başkalarından ayıran, işgal altındaki şehirde bir araya gelen insanların ve grupların çokluğu ve çeşitliliğiydi. İstanbul’un zaten çok kültürlü olan nüfusuna eklenenler yalnızca işgalci ülkelerle sömürgelerinden gelen askerler değildi; Balkanlar’dan, Anadolu’dan, Rusya’dan ve Ortadoğu’dan mülteciler, esirler ve işçiler de kendi topraklarında süregelen çatışmalara nispetle güvenli gördükleri Osmanlı başkentine sığınmıştı. Bu kocaman girdabın içinden yeni siyasal ve kültürel fikirler, toplumsal hassasiyetler ve pratikler ortaya çıkmış, bunlardan bazıları reddedilirken bazıları benimsenmişti.
İşgal altındaki İstanbul’a egemen olan bu çoklu otorite, etkileşim ve menfaat ağları eşsiz zenginlikte belgesel ve maddi veriler üretmiş, işgal güçlerinin, şehrin birçok sakini ve ziyaretçilerinin ayrılmasıyla bunlar dünyanın dört bir yanına dağılmıştı. Sergi, bu belge ve tanıklıklar içinden resmî belgeler, güncel basın, tablolar, filmler, şarkılar ve fotoğraflardan oluşan bir dizi yazılı ve görsel malzemeyi bir araya getiriyor. Türkiye, Fransa, Birleşik Krallık, Yunanistan, Ermenistan, Rusya ve daha başka ülkelerden toplanan bu dokümanların çoğu ilk defa sergileniyor.
İtilaf devletlerinin İstanbul’dan ayrılışının ve Türk ordusunun şehre girişinin yüzüncü yılı, kelimenin her anlamıyla meşgul bir şehri tanımlayan ama çoğu zaman unutulmuş olan bireylere, olaylara ve hareketlere yeniden bakmak için büyük bir fırsat sunuyor.
Küratörlüğünü Daniel-Joseph MacArthur-Seal ve Gizem Tongo’nun, tasarımını PATTU’nun yaptığı Meşgul Şehir: İşgal İstanbul’unda Siyaset ve Gündelik Hayat, 1918–1923 sergisine uluslararası bir danışman ekibi katkı verdi.
Gün-Saat
Ocak 11 (çarşamba) 00:00 - Aralık 26 (Salı) 00:00
23oca(oca 23)00:0021nis(nis 21)00:00Tactical Urbanism Now! Architecture Competition
Açıklama
TerraViva Competitions tarafından düzenlenen Tactical Urbanism NOW! 2023, katılımcıları kendi seçecekleri herhangi bir kamusal alana günümüz gereksinimlerine uygun bir çözüm senaryosu sunmaya davet ediyor.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
TerraViva Competitions tarafından düzenlenen Tactical Urbanism NOW! 2023, katılımcıları kendi seçecekleri herhangi bir kamusal alana günümüz gereksinimlerine uygun bir çözüm senaryosu sunmaya davet ediyor.
Tactical Urbanism Now! Architecture Competition | The challenge of this competition is to imagine more inclusive, safe, resilient, and sustainable public spaces. The idea is to think creatively and to experiment with new possibilities to improve the conditions of the cities where we live in.
Exploring the potentialities of Tactical Urbanism, designers are encouraged to propose ingenious and unconventional projects capable of transforming a public space with a hidden potential, an underused urban area or even a neglected residual plot.
The “15 Minutes City” concept can be helpful to understand which functions and uses might be more suitable for the area where you are thinking to locate your project. The term defines a highly flexible urban model that ensures all citizens can access daily needs within a short walk, a bike ride or a public transport trip, reducing therefore carbon emissions and commuting time while generating more public spaces.
Remember that scalability, modularity and flexibility can be key factors to guarantee a successful design. At the same time, do not forget about the formal aspect of your proposal: the colours, textures and shapes of each element will make the difference. Use your imagination and take public space to another level!
JURY PANEL
- Huicheng Zhong — Los Angeles, USA
- Sarah Siegel — Vancouver, Canada
- Jokin Santiago — Barcelona, Spain
- Rossella Ferorelli — Milano, Italy
- Marcos Coronel — Caracas, Venezuela
- Delfina Bolla — Rosario, Argentina
- Selim Atak — Ankara, Turkey
- Emiliano Berni — Milano, Italy
Registration
The competition is open to students, architects, designers, urbanists, engineers, artists, makers, activists and anyone interested in the transformation of the contemporary urban space.
Participants can join the competition either individually or with a team.
Please click on “Register Now” and follow the instructions.
Schedule
“Early” registration from 23.01.2023 to 17.03.2023 – (h 11.59 am CET)
“Standard” registration from from 17.03.2023 to 21.04.2023 – (h 11.59 am CET)
“Late” registration from from 21.04.2023 to 19.05.2023 – (h 11.59 am CET)
Registration fees
“Early” registration – 69 €
“Standard” registration – 89 €
“Late” registration – 109 €
*All prices are excluding vat (22%)
Submission
2 x A1 panels (594 x 841 mm – landscape oriented) + a brief text describing the proposal (max. 250 words).
Projects must be submitted through the upload section within 19.05.2023 – (h 11.59 am CET – Central European Time).
Results
Results will be published on this website on June 19th 2023.
Prizes
- 1st Prize : 3.000 €
- 2nd Prize : 2.000 €
- 3rd Prize : 1.000 €
- Gold Mention #1 : 250 €
- Gold Mention #2 : 250 €
- Gold Mention #3 : 250 €
- Gold Mention #4 : 250 €
- 10 Honorable Mentions
- 30 Finalists
Download the information related to this competition here.
Gün-Saat
Ocak 23 (Pazartesi) 00:00 - Nisan 21 (Cuma) 00:00
26oca(oca 26)00:0002nis(nis 2)00:00Neonist By Devrim Erbil
Açıklama
Devrim Erbil’in dünyaca ünlü İstanbul eserlerinin yeni serisi "Neonist By Devrim Erbil", 26 Ocak-2 Nisan tarihleri arasında The Stay Boulevard Nişantaşı'nda ziyaret edilebilir.
DEVAMINI GÖSTER...
Açıklama
Devrim Erbil’in dünyaca ünlü İstanbul eserlerinin yeni serisi “Neonist By Devrim Erbil”, 26 Ocak-2 Nisan tarihleri arasında The Stay Boulevard Nişantaşı’nda ziyaret edilebilir.
İçinde bulunduğu lokasyonların kültürünü yansıtan mimari yapılara değer katarak yaşam stili belirleyen The Stay grubunun en yeni oteli The Stay Boulevard Nişantaşı, çok özel bir sergiye daha ev sahipliği yapıyor. Dünyaca ünlü ressam Devrim Erbil’in en geniş NFT koleksiyonunu orijinal, giclee ve limitli seri eserleri ile birlikte sanatseverlerle buluşturan ve Renko London organizasyonu, Renk Erbil küratörlüğünde hayata geçen Neonist by Devrim Erbil sergisi, Erbil Kare ve The Stay Boulevard Nişantaşı proje ortaklığıyla açıldı. Devrim Erbil Neonist serisi sanatçının klasikleşmiş İstanbul konseptlerini neon renklerle yenilemesinden doğuyor, aynı zamanda yeni dijital sanat akımı NFT serileri ile sanatçının en kapsamlı NFT serisi olarak dikkati çekiyor.
Devrim Erbil’in Londra temalı ilk NFT Eserinden sonra en geniş NFT Koleksiyonu Neon İstanbullar
Neonist by Devrim Erbil sergisi, sanatçının ilk kez Londra’yı resmettiği ‘Londra Bir Rüya Gibi’ eseri ve limitli serilerinin yer aldığı ve Londra’da on binlerce kişi tarafından ziyaret edilen sergisinden sonraki en geniş NFT koleksiyonunu içeriyor. Sergi, hepsi neon konsept içeren, NFT edisyonlarla birlikte toplam 321 parça koleksiyonu sanatseverlerle buluşturuyor.
Neon Istanbul, Galata Kulesi ve Mavi Kuşlar, 120×180 cm, 2022, Alüminyum üzerine Giclee.
Sergiyi ziyaret eden sanatseverler, dijital olarak dünya çapında erişilebilir olan organizasyona iştirak edebiliyor ve orijinal eserlerle birlikte NFT dijital eserlere www.renkolondon.com adresinden teklif verebiliyor. Serginin “masterpiece” eseri 120 cm/180 cm Neon Istanbul yağlı boya tablosunun NFT versiyonu Amerikalı ünlü dijital sanatçı Silly Gabe ve Devrim Erbil’in ortak çalışmasıyla üretiliyor. Daha önce London Like A Dream eserinde de birlikte çalışan iki ünlü sanatçı, Londra sonrasında İstanbul konseptinde yeni bir çalışmaya imza atıyor.
Erbil Kare, Devrim Erbil stüdyosunun inovatif kaynağı
Evrim Erbil tarafından kurulan Erbil Kare, Devrim Erbil’in sanat hayatındaki en önemli yeniliklerin yaratıcılarından. Sanatçının silk screen stüdyosunun kurulması ve geliştirilmesinden çeşitli medya tekniklerine kadar Türk sanatında ilk denecek birçok yenliğe imza atan Erbil Kare, 2019 yılında Devrim Erbil‘in Türkiye’de ilk kez hayata geçen ve dünyanın önde gelen sanatçılarının kullandığı giclee orjinal eserlerini sanatseverlerle buluşturmaya başladı. Kısa süre içinde büyük ilgi gören alüminyum üzeri giclee monotype rölyefli eserler sanatçının en önemli tekniklerinden biri haline geldi. Neonist by Devrim Erbil kolleksiyonunda büyük bir ağırlığa sahip olan giclee eserler, Erbil Kare’nin tasarımı ile artık daha büyük boyutlarda ve alüminyum dışında kağıt üzerinde de sanatseverlerle buluşuyor. Sergi aynı zamanda Erbil Kare’nin yeni serilerinin de lansmanı özelliğini taşıyor.
26 Ocak günü açılan sergi 2 Nisan’a kadar The Stay Boulevard Nişantaşı’nda ziyaret edilebilir.
Gün-Saat
Ocak 26 (Perşembe) 00:00 - Nisan 2 (Pazar) 00:00