Görsellik, özellikle iki binli yıllardan itibaren hayatımızda oldukça önemli bir konumda yer alıyor. Elbette söz konusu mimarlık olunca, görsel estetiğin önemi de bir kaç kat daha artıyor. Bir de görsel sanatların vazgeçilmezi var ki, mimarlık ile birleştiğinde ortaya büyük bir ortaklık çıkıyor; fotoğrafçılık. Bu yazımızda mimari fotoğraf konusunu işlerken mimarlık ve fotoğraf arasındaki bağ konusuna değineceğiz.
Günümüzde milyonlarca insan her gün milyarlarca fotoğraf çekiyor. Peki, bu fotoğrafların sanatsal özelliği var mı? Elbette ki büyük çoğunluğunun yok. Fotoğraf çekme sanatının da aynı mimari tasarımda olduğu gibi belirli bir düzen, ritim veya matematiğe uyması gerekmektedir. Gelişi güzel çekilen fotoğraflarda pek bir tasarım ögesi bulunmaz. Ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in de fotoğraf çekmek ile ilgili dediği gibi; “makineyle değil, beyinle…”. Yani deklanşöre basmak yetmiyor. Bir fotoğraf karesinde kompozisyonu ve matematiği de kusursuz bir şekilde oluşturmak gerekiyor.
Mimarlık ve fotoğraf arasındaki bağ da tam olarak bununla alakalı. Fotoğrafçılıktaki tasarım ve kompozisyon anlayışı mimaride de olmazsa olmaz bir gereksinim. Başarılı mimari yapıların tasarımlarını incelediğimizde aynı ritim duygusu ve matematiği hissederiz. Tasarım, ritim, düzen, doku ve kompozisyon her iki sanat dalında da kendini ön plana çıkarıyor.
Bir fotoğraf makinesini alıp herhangi bir fotoğraf çektiğinizi düşünün. Ya da aynı şekilde gelişine ve özensiz bir mimari proje çizdiğinizi. Bir konseptten yoksun, üzerine düşünülmemiş ve tasarım yoksunu neticeler elde edilir. Daha sonra bunları profesyonel fotoğraflar ve başarılı mimari yapı projeleri ile karşılaştırın. Bu testi yapan her kişi kompozisyon ve tasarımın yarattığı etkiyi en net haliyle deneyimleyecektir. Fotoğraf sanatı da aynı mimarlık gibi öncelikle hissetmeyi gerektirir. Hissedilen duygu ve düşünceler ana konsepti belirler. Konsept doğrultusunda kompozisyon şekillenmeye başlar. Ve son olarak işin içine tasarımın matematiği girer. Eser, tasarımın belirlediği bir ritim, düzen ve kurallar eşliğinde şekillenir ve en mükemmel haliyle sonuçlanıp, ortaya çıkar.
Mimari Fotoğraf
Bir mimar tarafından tasarlanmış olan yapı ve iç mekanların profesyonel fotoğraf çekimine, mimari fotoğrafçılık denir. İnternette sıkça rastlanılan sanatsal yönü yüksek ve belirli bir görsel kalitedeki bütün yapı fotoğrafları mimari fotoğraf konusunda uzmanlaşmış fotoğrafçılar tarafından çekilmiştir.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında, yapı tasarımları genelde simetrik düzenlemelerle inşa edilirdi. Simetri o senelerde beğenilen ve benimsenen bir olguydu ve aynı anlayışa fotoğrafçılıkta da çok rastlanmaktaydı. Faşizmin gözden düşmesi ve modernizmin benimsenmesi ile, ilerleyen yıllarda ve özellikle son elli yılda simetrik yapılar yerlerini asimetrik yapılara bıraktı. Yapı tasarımına bakış açısı değiştikçe, mimari fotoğraf sanatçılarının kompozisyona bakış açısı da değişti. Simetriyi vurgulamayı ilke edinmiş olan fotoğrafçıların artık yapı kütlelerine odaklandığını ve çeşitli ışık ve gölge oyunları ile boş ve dolu hacimleri yansıtarak kendi yaratıcılıklarını serbestçe vurgulayabildiklerini görmekteyiz.
Yapı tasarımına olan bakış açısı modernizmle değişmiştir ve sürekli olarak kendini tekrarlayan repetitif ögeler yerini daha yaratıcı bir matematiksel düzene bırakmıştır. Bauhaus akımında da sıkça rastlanılan altın oran, tasarımın matematiğini anlatmak için belki de en iyi örneklerden birisidir. Geometrik ve sayısal oran bağıntısı olan altın oran, tasarımsal uyum açısından en etkin boyutları vermektedir. Mimari fotoğraf sanatçılarının da bu matematiği kullandığına şahit oluruz. Sanatçılar da aynı mimarlar gibi kendi kompozisyonlarını oluşturup, somut bir yapıyı en mükemmel şekilde fotoğraflamaktadır. Yetenekli bir mimari fotoğrafçının çektiği kareler, mimarlık ile fotoğrafçılık arasındaki tasarım bağını çok daha net gösterir. Tasarım, her iki sanat dalının da kesinlikle vazgeçilmez olan ortak noktasıdır.