Türkiye’de Şehir Planlama 1

Türkiye’de Şehir Planlama

140 İzlenme
0

Kent planlaması açısından en önemli adımlardan biri Eski Yunan uygarlığında atılmıştır. Miletoslu bir düşünür olan Hippodamos, kentleri birbirini dik kesen yollarla bunların arasında kalan eşit büyüklükteki kare ya da dikdörtgen yapı adalarından oluşturma düşüncesinin önde gelen bir uygulayıcısı olmuştur.

Kent planlaması tarihi açısından bir sonra­ki önemli dönem Rönesans’tı. Bütün eski­çağ kentleri savunma yapılarıyla kuşatıl­mıştı. Topun bir saldırı silahı olarak kullanılmaya başlaması bunların durumunu de­ğiştirdi, dolayısıyla kent planlamasını da derinden etkiledi. Rönesans’ın kent planlamasına getirdiği en önemli yenilik de buradan kaynaklanıyordu. Tasarımcılar kentleri bu silahtan en az etkilenecek biçimde düzenle­me çalışmalarına giriştiler, bir süre sonra da genel olarak kentlerin nasıl olması gerektiği üstünde düşünce üretmeye başladılar. Böy­lece kent planlamasına ilişkin ilk kuramsal çalışmalar ortaya çıktı. Yalnız mimarlar değil, Leonardo da Vinci, Albrecht Dürer gibi sanatçılar da bu alanda çalışmalar yaptılar. Rönesans ideal kent tasarımları adıyla da bilinen bu tasarımların bir bölümü uygulandı.

Türkiye’de şehir planlaması dört dönemde incelenebilir. Birinci dönem “Osmanlı İmparatorluğundan Cumhuriyet Dönemine Aktarılanlar” dönemi olarak ele alınır. 1850-1930 yılları arasında geçen bu dönemi, “Modernizmin Simgesi Ankara’dan Yayılan Yeniden Yapılanmalar” dönemi takip etmektedir. Bu dönem 1930-1950 yılları arasında yaşanmıştır.

Üçüncü dönem olarak 1950-1980 yılları arasındaki “Değişen Ekonomik Politikalar ve İstanbul’dan Yayılan Gelişmeler” dönemini kabul edebiliriz. Son olarak da “Küreselleşme ve Yeniden Yapılanma Dönemi” 1980’den günümüze uzanan dönemdir diyebiliriz.

Bu dört dönemin incelenmesindeki ana başlıklar; Dünyada ve Türkiye’deki toplumsal ve ekonomik gelişmeler, dönemlere hâkim olan koruma ve planlama kavramları, ülkedeki kurumsallaşma düzeyi (kurumlar ve yasalar) ve bir sonraki döneme aktarılanlar olarak yazılabilir.

1930’da çıkarılan 1580 sayılı Belediyeler Kanunu ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile belediyelere imar planı yaptır­ma yükümlülüğü getirildi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ise yabancı plancılara yaptırılan kent planları, II. Dünya Savaşı sonrasında bütünüyle Türkiye’de yetişen plancılarca yapılmaya başladı. 1961’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) kurulan Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’yle mimarlardan ayrı, uzman kent plancıları yetiştirildi.

Değişen Ekonomik Politikalar ve İstanbul’dan Yayılan Gelişmeler dönemi olarak kabul ettiğimiz üçüncü dönemi, savaş sonrası değişen uluslar arası ilişkiler (Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlenmesi, liberal ekonomik politikalar uygulama isteği, tarımda modernizasyon–ulaşım ilişkilerinin güçlenmesi), kırdan kente göç, konut ve işyeri talebinin kent mekânına yansıması oluşturur. Bu dönem 1980 Askeri Müdahalesi’yle sona ermiştir.

1950’li yıllar Menderes Dönemi’dir ve İstanbul İmar Operasyonları düzenlenmiştir. 1960’lı yıllarda ise geniş kapsamlı olarak rasyonel planlama anlayışı, devlet planlama teşkilatı, beş yıllık kalkınma planları, bölge planlama çalışmaları yapılmıştır. 1970’li yıllarda ise nazım plan büroları, ilk metropoliten alan planlama çalışmaları, demokratik belediyecilik anlayışı ve yine ilk uygulamalar hayata geçirilmiştir.

Bu önem toplumun ve yöneticilerin kentsel dokuyu koruma bilincinin çok zayıf olduğu dönem olarak kabul edilir. Kentlerin tarihi dokularının ve kent çeperlerinin korunmasına yönelik güçlü bir örgütlenmenin olmaması ve 1970’li yıllar ile birlikte kırdan kente göçün artması sonucu kentlerin kaçak yapılaşma sorunu ile yaşamaya başlaması dolayısıyla tarihi kent merkezlerinin üst gelir grubu tarafından terk edilmesi ve düşük gelir grupları tarafından kullanılmaya başlaması olarak değerlendirilir.

Şu an içerisinde bulunduğumuz Küreselleşme ve Yeniden Yapılanma Dönemi’nde yeni ekonomik ve siyasal politikalar izlenmiştir. Daha dışa açık, ihracata dönük üretim, teknoloji kullanımının artması, dünya ile ekonomik ve kültürel ilişkilerin yoğunlaşması olmuştur. Ulus devlet anlayışı yerine yarışan kentler ve bölgeler anlayışı benimsenmiştir.

Yorum Ekleyin
X
X